Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Günler Bildiğiniz Gibi Geçiyor

Geçmişin geçmişte kalmadığını bugüne yön verdiğini,  geleceğe de etkilerinin olacağını düşünürüz. Geçmişin günleri nasıl geçiyordu acaba: daha yavaş mı daha hızlı mı? Pencerenden serin hava geliyor. Mutfakta televizyondan sesler geliyor. Dışarıdan çocuk sesleri geliyor. Sıcak yaz gecelerinin uzayan gece oturmalarının gürültüleri geliyor. Berjer koltuğuma gömüşmüş kulağım podcast olarak kullandığım youtube'da, elimde kitap okumaya çalışıyorum. İçeriden sesler geliyor. Hava sıcak. Herkes gizliden gizliye eylüle girişle başlayacak sonbahara hazırlanıyor,  en azından ben durumdayım. Yaklaşan fırtına. Evler tutuluyor, okullar seçiliyor. Kışa hazırlık diye bir şey vardı bir zamanlar. Bulgur kaynatılır, kurutulur ve öğütülür. Bu işi herkes aynı zamanda birlikte yapardı. Önce salça, sonra  tarhana ve kurutmalıklar. Şimdilerde tatil gibi görülen yaz, bir zamanlar kışa hazırlıkla geçerdi. Şimdi marketlerde her şey her mevsim var. Hep yaz. Mutluluk nedir sorusunu böyle cevaplamıştı ...

Müflis Tacirin Eski Defterleri: Sevmek kolay, yüzleşmek zordur

Bir Türkiye pratiği: Geçici çözümler, kalıcı sorunlar doğurur. ... Asıl meselemiz konuştuklarımız değildir çoğu zaman, konuşmadıklarımızdır.  ... Mutlu insan yoktur, mutlu görünen/sandığın insan vardır.  ... Kısır döngü/m/üz: Bir şeyler yapmak istemek ama yapadurduğunu yapmaktan başka bir şey de yapamamak. ... En berbat kötülük, iyiliği kendine kamuflaj eden kötülüktür. İçimize çektiğimiz hava kadar yaygın ve dikkat çekmeyecek kadar masumdur. İnsan insanı içten içe çürütür böyle. ... Hayatımız hep şu minvalde: "Ne fark eder demişim bilmeden farkı istemişim" ... Birinin geçmişine ve geleceğine bakıldığında sanki seçim yapabileceği çok yolu varmış sanırız. Oysa insanın karşısına her zaman seçebileceği iki yol çıkar ve şartların ağır baskısıyla birini seçmek zorunda kalır. Pek azı bu ağır şartlardan etkilenmeksizin gerçekten istediğini seçer. ... Sevmek kolay, yüzleşmek zordur. ... İlgisizlik de eleştiridir, hem de derin bir eleştiridir. ... Hep gittiği yerde olmak kolay değil. ...

Yağmurlu Bir Günden Notlar

  Yine yağmurlu bir cumartesi günü. İnce, yoğun bir sağanak yağmur var. Yağmurlu havaları eğer dışarıda işim gücüm yoksa severim. Yazmak, okumak ve tembellik etmek en çok bugünlere yakışıyor. Dışarıda akıp giden hayat biraz duralıyor. Kimse, çay bahçesinde, piknikte, yolda parkta falan değil. Herkesin en azından birçoğunun evinde olduğunu bilirsin. Bütün bunlar psikolojik olduğunu da bilirsin. Havalarda, mevsimde, yolda gördüğün insanlarda ve okuduklarında, izlediklerinde etki yapan psikolojiktir, duygulardır.    Gerçeklik az değişir. Duygular, hisler, hazlar, zevkler, moral bozukluklar, mutsuzluklar duygusaldır. Yani geçicidir. Eskiler boşuna dememişler: Ne gam baki, ne dem baki diye. Şairler mevsimlerin insanlara etkisini hatırlatır dururlar. Bence bunlar hep, yoldan çıkmaya yatkın olanların uydurdukları bir şey. Zaten yoldan çıkmaya, gevşemeye, serkeşliğe, serseriliğe istidadı vardır insanın da, kendine bir kulp arar ve bulur. Bize iyi gelir bu....

Bunaltıcı Sıcağın Yaptığı

  Bunaltıcı sıcak, her şeyi kavuruyor: ağaçları, evlerin çatılarını, arabaları, asfaltı… Mutfakta çay demleniyor. Çay sıcak, hava sıcak, hayatımız da. Yaz sıcağında soğuk şeyler, dondurma, soğuk içecekler belki buzdolabına saatler önce dilimlenerek soğumaya bırakılmış kavun veya karpuz olabilir. Hayır, havanın sıcak olması çay içmeye engel değil. Israr ediyor. Bardağın içine birkaç tane buz parçası atarak yudumladığı limonatayı gösteriyor. Hayır, bu saatte asla böyle şeyler canım istemez. Temmuz sıcağında olsak bile, bu saatte canım yalnızca çay ister. Değişime ihtiyacın var diyor. Alışkanlıklarının esiri olmuşum, gerçeklik algım da esaret altındaymış. Düşüncelerinde değil ama davranışların ve yaşam pratiklerin fazla muhafazakâr diyor. Ben itiraz etmeye hazırlanırken, kendi bardağıma çelik demlikte demlediğim çaydan koyuyorum. Aradığım tadı bulduğuma, gösterişsiz bir sevgi iklimime kavuştuğuma memnunum. Çöl sıcaklarının bütün Ege bölgesini içine alacağın...

Bana sıradanlığı verin, siz istediğiniz olağanüstü günlerde kalın

  Günlerin içini anlamlı ve hatırası ile yaşayarak doldurmak kolay değildir, ama mümkündür aynı zamanda. Basitliğin arkasında derinlik vardır. Derinliğin ardında da basitlik. Böyle söylemek kolay görünür. Altını doldurmak, eksi ve artısı ile ele almak da kolay değildir. Başlık doğa uyanırken diye kalmış. Şimdi yazının devamında göreceğiz başlığın ne olduğunu. Yazdıkça açılırsın diyen de yok. Ama kulaklarıma böyle sesler geliyor. Geçende başlığını koyduğun ama yazısını yazamadığım, öylece duran bir yazı. Yazdıklarımız içimize sinmeyebilir, en azından istediğimiz kıvamda olmayabilir. Yazmak yüzmek gibi ancak devamlı yüzme yaparak daha iyi yüzmeyi öğrenmeye benziyor. Yazmak temel bir uğraş haline getirilmeden ustalaşmaya izin vermez. Yine başka uğraşlarda olduğu gibi yazmak da kendinizi ona vermeden yapılabilecek bir iş değil. Etrafımızda olup bitenlere, gördüklerimize, duyduklarımıza, okuduklarımıza nasıl baktığımızda saklı yazma becerisi. Her şeye alıp-satıla...