Kayıtlar

Ağustos, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Günden Kalanlar...

  Üzerimde etkisi olan filmlerden biri olan Günden Kalanlar yalnızca konusu ve anlatım dili ile değil, aynı zamanda Anthony Hopkins ve Emma Thompson’ın harika oyunculuklarıyla da aklımda kalmıştı. Kazuo Ishiguro’nun bu romanını okuma fırsatını bir türlü yakalayamamıştım. Bir iki defa başlayıp devamını getiremediğim romanı birkaç gün içinde bitirdim. Kitap da, film de aynı gibi. Yazar Japon kökenli bir İngiliz. Roman çok ağır ilerliyor ve geriye dönük anılar ve baş uşağın yaptığı yolculuk boyunca bunları hatırlaması ile ilerliyor. Romanın büyük bölümü sıkıcı ama anlattıklarından ziyade göstermedikleri, ima ettiği, bilinçli örttüğü her şey romanı sıra dışı yapıyor. Yazarın baş uşak figürünün temsil veya tip olduğunu, gerçekte her birimizin Stevens gibi sadece yaptığımız işi iyi yapmaya ve bize emredilenleri yerine getirmekle meşgul olduğumuzu söylediği bir röportajına denk gelince roman üzerinde konuşan ve yazanların ne kadar eksik değerlendirdiğini fark ettim. Çökmekte olan İngil...

Günden Kalanlar…

Üzerimde etkisi olan filmlerden biri olan Günden Kalanlar yalnızca konusu ve anlatım dili ile değil, aynı zamanda Anthony Hopkins ve Emma Thompson’ın harika oyunculuklarıyla da aklımda kalmıştı. Kazuo Ishiguro’nun bu romanını okuma fırsatını bir türlü yakalayamamıştım. Bir iki defa başlayıp devamını getiremediğim romanı birkaç gün içinde bitirdim. Kitap da, film de aynı gibi. Yazar Japon kökenli bir İngiliz. Roman çok ağır ilerliyor ve geriye dönük anılar ve baş uşağın yaptığı yolculuk boyunca bunları hatırlaması ile ilerliyor. Romanın büyük bölümü sıkıcı ama anlattıklarından ziyade göstermedikleri, ima ettiği, bilinçli örttüğü her şey romanı sıra dışı yapıyor. Yazarın baş uşak figürünün temsil veya tip olduğunu, gerçekte her birimizin Stevens gibi sadece yaptığımız işi iyi yapmaya ve bize emredilenleri yerine getirmekle meşgul olduğumuzu söylediği bir röportajına denk gelince roman üzerinde konuşan ve yazanların ne kadar eksik değerlendirdiğini fark ettim. Çökmekte olan İngiliz ari...

Sıcaklar, Tecrübe Falan

Denizin ortasındayım sanki. Ne ileriye gidecek isteğim ne de geriye dönecek gücüm var. Yalnızca ortasında bekliyorum. Rüzgâr ve dalgaların insafına kalmışım. Biliyorsun bir tarafın hep karanlık kalacak, öte tarafın diğerini bastırırcasına neşe ve umut var olacak. Bu böyle. Sarkaç gibi. Mutlu zamanların da mutsuz zamanların da senin. Ne kaçıp gideceksin ne de durup tüm gücünle mücadele etme motivasyonun olacak. Gelmişiz madem yaşayıp gidelim diyeceksin, bir süre sonra. Kırk dereceyi bulan sıcaklarla öğle sonralarında ortalığı sessizliğe bürünüyor. Ne insanlar, ne hayvanlardan ses yok. Hayatın verilmiş bir anlamı yok ve biz onu bulmaya uğraşırsak bu iş kolay değil. Kavuran yaz sıcağında canım hiç hayatın anlamıyla falan uğraşmak istemiyor. Ne ise ne. Geçen Cuma yine bu cafeteryada yazdıklarımı yanlışlıkla silmiştim. Zaten zor yazdığım yazılardan birinin kaybolmasına canım sıkıldı. Yazıya ara vermek bir yazar için yemeğe ara vermek gibidir, asla bisiklet kullanmaya ara vermek ...