Zamandan Kesitler

     

Adımlarımın arası kısaldı. soluğum kabardıkça daha da kısaldı.

Büyüklü küçüklü tepeleri bayırları aşarken, kafamı meşgul eden tasalar dertler de sıra sıra dizilip, işine sadık titiz bir memur günlük rutinlerini yığılan dosyaları teker teker bitirmesi gibi elden geçiyor ve çözülüveriyordu.

Soluksuz kalıp, altında dinlendiğim ahlat ağacının biçimsiz gövdesine yaslandığımda, ordan buradan fırlayan marazlıkların kurduklarımı kolayca yıkmaya başladığını görünce keyfim kaçtı. Ağacın ince dallarına iki serçenin    gelişi bile kaçan keyfimi getirmedi. Kuşların, börtü böceğin döşediği düş dünyası içinde kafamın meseleleri bu    güzellikleri bozan buldozerdi. 

Bedenimle kafam, şu insanı çıldırtan ve kıskandıran güzelliklerle ben arasında bitmek bilmeyen savaşın yaralarını kabuklandırsın diye ağzımdan ara sıra kendiğiinden dökülürdü: “kolay değil.” 

***

 Derin bir sessizlik. Gecenin bir yarısı. Karşı dağlarda köylerin ölgün ışıkları. Uzaklardaki asfalt yolun gündüzleri duyulmayan kamyon gürültüleri.

Evde elektrik yok.  saat yok. Cep telefonunu kapattım. Zamanın geçişini yalnızca etraftaki köy camilerinin ezan sesleri haber veriyor.

Tabiatın yalnızlığıyla yalnız kalmak insanı derin bir düşünceye ve huzura erdiriyor. Derin bir tecrübeye.

Baş başa kalış. Sanki her anı bir ibadet vecdiyle geçen.

                            ***

"Bugün ne gariplikler göreceğim" dedi adam.

havada uçan son bahar kuşlarını görmeden arabasına bindi.

herşey olağandı. herşey olağanüstü idi.

Adam evden öfkeli çıktı. arabasına binerken lastiğin havasının az olduğunu görmedi.

kavşakta kaza. 

bugün gariplikler önce kazayla başladı. 

acil serviste doktor bakalım bugün neler göreceğim diye söylendi.


 


                                                     

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Günler Bildiğiniz Gibi Geçiyor

Keşif sanatı

Eylülde Görüşürüz